Biz kadınlar evcilik oynamaya başladığımızdan itibaren, önce sevgilimiz olacak, sonra da evlenip mutlu olacağımız erkeğin hayalini kurarız.
Ama sonra kurduğumuz hayallerdeki erkeklere hiç benzemeyen, bize hiç de uygun olmayan erkekler kuşatır etrafımızı.
Ne görüntüleri, ne de hayat tarzları aradığınız erkeğe benzemez. Hep bir şeyler eksik kalır. Boyu boyunuza uymaz, yeterince kültürlü değillerdir ya da vardır mutlaka işte beğenmediğiniz bir şeyleri…
Hatta bu “eksik” erkeklerin sizinle ilgilenmeleri canınızı sıkar. Fena halde üzerinize düşerler, onlara ilgi göstermediğiniz halde peşinizi bırakmazlar.
Bir türlü anlamazlar sizin için “doğru erkek” olmadıklarını.
Çaresizlik duygusu yaratırlar insanda.
‘Hiçbir zaman aradığına rastlayamayacaksın, kaderine razı olup, istemediğin bir erkekle evlenecek ve mutsuz olacaksın’ duygusudur bu.
Ama sabırla arayışınıza devam edersiniz.
Sizin asıl aradığınız tutkulu bir aşktır. Aynı romanlardaki, aşk filmlerindeki gibi, sizi ta derinden sarsacak “Tam aradığım erkek, tüm hayatımı onunla geçirmek istiyorum” dedirtecek, ilk görüşte aşık olacağınız erkek…
“Doğru erkek” mutlaka karşınıza çıkacak! Ama ne zaman? Hep yanlış olanlarla karşılaşmaktan bıktınız mı?
Her defasında “İşte tam aradığım erkek” diye başlayan cümleler kısa zamanda hiç başlamayan bir ilişkinin hayaline ya da çabucak uyanılan tatlı bir rüyaya, belki de bir kabusa mı dönüşüyor?